1. EKOLOJİK KANOLA TARIMININ ÖNEMİ:
Üreticilerin, doğayı ve tarım alanlarını tahrip etmeden, insanlara olumsuz yan etkileri olmayan bitkisel ve hayvansal üretimde bulunmasına ekolojik, organik veya biyolojik tarım denilmektedir. Ekolojik tarım, entansif tarım sonucu hatalı uygulamalar ile kaybolan doğal dengeyi yeniden kurmaya yönelik, insan ve çevreye dost üretim sistemlerini kapsamaktadır. Bu sistem ile tarım yapılan toprakta, üretilen üründe bakiye etki bırakmayan girdiler kullanılabileceği gibi organik ve yeşil gübreleme, ekim nöbeti, toprak muhafazası, dayanıklı çeşit, zararlılara karşı parazit, predatörlerden faydalanarak kaliteli bir üretim yapılması amaçlanmaktadır.
Kanola(Brasicca napus Oleifera sp.), tarımında ekolojik tarımın ilkeleri göz önünde bulundurulursa şu noktalara uyulması gerekir;
- Çevreyi tehdit eden her türlü tarımsal girdinin kullanımının en aza indirilmesi,
- Toprak verimliliğinin uygun ekim nöbeti, organik gübreleme ve toprak işleme ile korunması,
- Hastalık ve zararlılara dayanıklı çeşitlerin kullanılması,
- Bölgeye adapte olan uygun bitki tür ve çeşitlerin seçilmesi,
- Bitki korumada erken uyarı sistemleri, feromon tuzakları, kültürel ve mekanik mücadele yöntemlerinin kullanılması,
- Kendine yeterlilik olması için toprak, bitki, hayvan ve insan arasındaki doğal gıda döngüsünün doğal maddelerle sağlanması,
- Ekolojik tarımda bakiye etkileri olan sentetik kimyasal gübreler, ilaçlar, hormonlar ve büyüme düzenleyicilerin kullanılmasından kaçınılması,
- Ekolojik tarımda kullanılacak gübre ve ilaçların 18 Aralık 1994 tarih, 22145 sayılı Resmi gazetede yayınlanan yönetmeliklere uyması;
- Bu yönetmelikle gübrelemede kullanılacak bazı ürünler;
- Yanmış çiftlik gübreleri, sıvı hayvansal atıklar, saman, torf, organik ev atıkları, mezbaha atıkları, deniz yosunları, talaş, tabii fosfat, potasyum, kalsiyum, kireç, magnezyum kayaçları ile bakır, demir, mangan, molibden, çinko, bor gibi mikro besin maddeleri ve kükürt içeren bazı doğal maddelerdir.
- Bitki hastalık ve zararlılarının kontrolünde kullanılan bazı ürünler;
- Balmumu, kaya tozu, kükürt, bordo bulamacı, sodyum silikat, sodyum bikarbonat, potasyum sabunu (Arap sabunu), bitkisel, hayvansal yağlar ile parafin yağıdır.
- Kısacası ekolojik tarım modern tarım teknolojisinin sağladığı tüm imkanları, ekolojik tarım esasları çerçevesinde dikkatli, bilgili ve özverili bir şekilde kullanmayı gerektiren çevre dostu bir sistemdir.
Ekolojik tarım kapsamında değineceğimiz kanola, bitkisel yağ kaynağı olarak yağlı tohumlu bitkiler olan ayçiçeği, soya, pamuk ve yer fıstığı arasında üretim açısından üçüncü sıraya sahiptir. Dünya'da yıllık üretimi 22 milyon ton civarındadır. En çok üreten ülkelerden Çin 4.5, Hindistan 4.4, Kanada 2.8, Polanya 0.5, Fransa 0.47, Pakistan, 0.4, Almanya 0.4, İngiltere 0.3 milyon ha ekim alanına sahiptir. Ülkemize ise Balkanlardan gelen göçmenler ile kolza adı ile 1960 yıllarında getirilmiş ve Trakya'da ekim alanı bulmuştur. Ancak kolza ürününün yağında insan sağlığına zararlı Erusik asit, küspesinde de hayvan sağlığına zararlı Glukosinolat bulunması nedeniyle 1979 yılında ekimi yasaklanmıştır.
Kolza'da erusik asit ve glukosinolat ihtiva etmeyen çeşitler araştırmalar sonucu geliştirilmiştir. Bu çeşitler ilkönce Kanada'da ıslah edilmesi nedeniyle kanola adı verilmiştir. Ülkemizde bitkisel yağ açığını kapatmak amacıyla kanola tarımının yaygınlaşması için çalışmalar yapılmaktadır.
Ülkemizde rapiska, rapitsa, kolza isimleriyle de bilinen kanola, kışlık ve yazlık olmak üzere iki fizyolojik döneme sahip bir yağ bitkisidir. Kanola danesinde bulunan % 38-50 yağ ve % 16-24 protein ile önemli bir yağ bitkisidir. Eskidene kolza olarak isimlendirilen çeşitler % 45-50 oranındaki Erüsik asit içeriği ıslah çalışmaları ile % 0 düzeyine düşürülmesi sonucu bitkinin tekrar bitkisel yağ ihtiyacı için yeniden üretime alınmasını sağlamıştır (Algan, 1990, Shahidi, 1990).
Tablo 1’de 1990-95 yılları arasında Dünya ve Türkiye'de kanola üretimleri verilmiştir.
Tablo1 : Dünyada Önemli Kolza Üreticisi Ülkelerin 1990-95 Yılları Arasındaki Üretimleri(1000
ton).
Ülkeler | 1990 | 1991 | 1992 | 1993 | 1994 | 1995 |
AB Ülkeleri | 3 475 | 3 505 | 3 805 | 3 139 | 3 463 | 3 965 |
Diğer B.Avrupa Ülkeleri | 289 | 279 | 281 | 318 | 328 | 348 |
Doğu Avrupa Ülkeleri | 747 | 692 | 623 | 552 | 598 | 671 |
Kanada | 771 | 888 | 1 122 | 1 199 | 1 343 | 1 605 |
ABD | 94 | 31 | 24 | 38 | 293 | 299 |
Meksika | 81 | 156 | 180 | 201 | 318 | 306 |
Çin | 3 376 | 3 964 | 4 381 | 4 443 | 4 229 | 4 163 |
Hindistan | 2 306 | 2 886 | 3 175 | 2 898 | 2 917 | 2 870 |
Japonya | 1 116 | 1 114 | 1 103 | 1 057 | 1 071 | 1 058 |
Bangladeş | 141 | 158 | 174 | 208 | 207 | 252 |
TÜRKİYE | 2 | 1 | 1 | 0.09 | - | - |
Diğer | 313 | 505 | 580 | 398 | 413 | 479 |
TOPLAM | 12 709 | 14 035 | 15 286 | 14 451 | 15 180 | 16 016 |
Tablo 1'de görüleceği gibi Dünya kanola üretimi son yıllarda 12 milyon ton’dan 16 milyon tona yükselmiştir. Ülkemizde kanola tarımına tekrar son yıllarda Tekirdağ, Edirne, Kırklareli ve Samsun yörelerinde başlanmıştır, ancak ekilişi henüz 2000 ha gibi çok küçük alanda yapılmaktadır.
Kanola bitkisinin kışlık çeşitlerinin Ülkemizde uygun iklim koşullarında buğday ile ekim nöbetine girmesi sonucu ekim nöbeti zenginleşebileceği gibi yağ açığının kapatılmasına da önemli katkısı olacaktır. Bu bitkinin yetişmesi için uygun iklim koşulları Ege, Çukurova, Akdeniz, Güneydoğu Anadolu’nun pamuk, Marmara bölgesinin Trakya kesiminde ise ayçiçeği ve buğday ekilen alanlarında mevcuttur.
Kanada ve Avrupa ülkelerinde ıslah edilmiş erüsik asitsiz, yağ ve protein oranı yüksek yeni kolza çeşitleri kanola ismiyle ekilmektedir. Kanola çeşitlerinden elde edilen bitkisel yağ besin değeri ve içeriği bakımından zeytinyağı ve yerfıstığı yağının kalitesine yakın olup, dünya kanola üretiminin önemli bir kısmı insan beslenmesinde kullanılmaktadır (Atakişi, 1991). Kanola tohumlarında yağ çıkarıldıktan sonra geriye kalan küspe değerli bir hayvan yemidir. Küspesinde %38-40 protein bulunduğundan soya küspesi ile karıştırılıp hayvan yemi olarak kullanılabilmektedir. Kanola arıları cezbeden sarı çiçeklere bol miktarda sahip olduğundan arıcılar içinde değerli bir bitkidir. Bir hektardan kanolanın çiçek döneminde bal arıları 15 günde 100 kg bal ve yaklaşık 1 kg bal mumu yapabilmektedir.
Bunun yanında kolza olarak isimlendirdiğimiz erusik asit oranı yüksek olan çeşitlerden elde edilen yağlar sanayide, elektrik trafolarında, bioyakıt (bidizel) olarakta %5 oranlarında mazota katılarak Fransa ve Almanya gibi Avrupa ülkelerinde değerlendirilmektedir.
Kanola tohumlarından soğuk presleme ile elde edilen ham yağ metanol ile katalizör eşliğinde normal basınç ve ısıda estere dönüştürülür ve Dın 51606 kalitesindedir. 1 kg tohumdan 450 gr yağ çıkmaktadır ve metanol ile reaksiyondan sonra 450 gr biodizel yakıt elde edilebilmektedir.
Tablo-2 'den de Ülkemizde yetiştirilen tüm yağ bitkilerinin ekim alanları, üretimleri ve verimleri görülmektedir.
Tablo 2: 2001 yılı Türkiye yağ bitkileri ekim alanı, üretim, verim ve tohumluk miktarları.
ÜRÜNLER | EKİM ALANI(HA) | VERİM (KG/HA) | ÜRETİM (MT) | TOHUMLUK (MT) |
Toplam Yağ Bitkileri | 2,042,930 | 446.5 | 912,114 | 25,403 |
Soya Fasulyesi | 16,300 | 2454.0 | 40,000 | 1,630 |
Yer Fıstığı | 34,800 | 2356.3 | 82,000 | 3,480 |
Zeytin | 567,000 | 2292.8 | 1,300,000 | |
Ayçiçeği | 640,000 | 1406.2 | 900,000 | 19,200 |
Kolza | 200 | 2500.0 | 500 | 5 |
Aspir | 81 | 913.6 | 74 | 1 |
Susam Tohumu | 70,000 | 392.9 | 27,500 | 1,050 |
Haşhaş Tohumu | 11,942 | 447.6 | 5,346 | |
Pamuk Çiğidi | 700,000 | 2820.0 | 1,974,000 | |
Yağ keteni | 355 | 642.3 | 228 | 18 |
Kendir | 2,450 | 163.3 | 400 | 24 |
Kaynak: FAO verileri (www.fao.org).
Trakya bölgesinde 54 civarında kapasitesi 2 milyon tonun üzerinde ayçiçeği ürününü işleyen yağ fabrikası bulunmaktadır. Bu fabrikaların ürün işleme kapasitesi Türkiye'nin bitkisel yağ ihtiyacının tamamından fazlasını işleyebilecek düzeydedir. Türkiye ayçiçeği üretimi 850-950.000 bin ton civarında yetersiz bir düzeyde olduğundan bu yağ fabrikaları hammadde yetersizliğinden kapasitelerinin ancak % 30-40’ını kullanmaktadırlar (İnan ve Gaytancıoğlu, 1996). Oysa ayçiçeğinin olmadığı dönemde olan Temmuz ayından itibaren fabrikalar kanola ürünü işleyerek kapasitelerini değerlendirme şansına sahip olabilirler.
2. İKLİM VE TOPRAK İSTEKLERİ:
Kanola bitkisi kışlık ve yazlık olarak yetiştirilebilmektedir. Ülkemizde genellikle kışlık kanola tarımı yapılmaktadır. Kışlık kanola kışa kar altında -15 oC'ye kadar dayanıklıdır. Ancak kışa girerken kuvvetli bir kök oluşturması ve rozetleşmesini tamamlamış olması gerekmektedir. Bunun içinde Ekim ayı başında tavlı toprağa ekilmeli ve çıkışı sağlanmalıdır. Eğer kuraklık nedeniyle kuruya ekilmişse bir çıkış suyu verilmesi zamanında bitki çıkışını sağlar ve kış gelmeden bitkinin yeterince kuvvetlenmiş olur. Kışa zayıf giren kanola bitkileri soğuktan sıfırın altındaki sıcaklıklarda zarar görmektedir. Kışlık kanolanın sıcaklık isteği toplamı 2300-2500 oC'dir. Yazlık kanola daha çok ılıman iklim bölgeleri olan Ege ve Akdeniz'de yetiştirilmektedir.
Kanola bitkisi kumlu ve hafif topraklar dışında hemen hemen her toprakta yetişmektedir. Toprak yüzeyinin tesviyesi iyi olmalıdır, su tutan, göllenen tarım alanlarında çok zarar görmektedir. En iyi yetiştiği toprak humuslu derin yapılı nötr veya hafif alkali ve hafif asit topraklardır. Ph:6.5-7.5 arası en uygun topraklardır.
3. TOPRAK HAZIRLIĞI:
Kanola tohumları çok küçük ve çimlendikten sonra toprak yüzeyine çıkış gücü düşük olduğundan tohum yatağının iyi hazırlanması gerekmektedir. Hububat hasadından sonra kanola ekilecekse, gölge tavında veya düşen yağışlardan sonra pulluk ile sürüm yapılarak anız toprağın altına gömülür. Daha sonra goble disk ve tırmık çekerek ince bir tohum yatağı hazırlanır. Kanola ayçiçeği, mısır veya pamuk yerine ekilecekse hasatta kalan saplar tırmıkla tarla dışına çıkarılır. Daha sonra eğer tarla otlu veya çiğnenmiş ise sürülerek, otsuz ise kazayağı veya goble disk ve tırmık ile tohum yatağı keseksiz olarak hazırlanır. Gerekirse ekimden önce ve sonra toprağın yüzeyinin düzgün olması ve bastırılması için merdane çekilmelidir.
4. EKİM ZAMANI:
Ekim zamanı toprak ısısı ile yakından ilgilidir. Çimlenmenin iyi olabilmesi için toprak ısısı en az 10-12 oC olmalıdır. Bundan daha yüksek sıcaklıkta tohumların çimlenme ve çıkışı daha hızlı olur. Kanola ekim zamanı Trakya-Marmara, Ege, Güneydoğu Anadolu, Marmara, Orta Anadolu ve Karadeniz Bölgelerinde 15 Eylül-15 Ekim tarihleri arasında yapılmalıdır. Eylül ve Ekim ayı içerisinde düşecek yağışlar toprağa ekilen kanola tohumlarının çıkmasına yardımcı olacaktır. Bu şekilde iyi çıkış yapan kanola bitkileri kışa 6-8 yaprak arasında (rozet devresi) girer ve kuvvetli bir kök sistemi geliştirerek soğuktan zarar görmez. Eğer kanola ekimleri Kasım ayına sarkarsa çıkış yavaş ve fidelerde çok zayıf olduğundan soğukların başlaması ile sıcaklık - 2 oC ve altına düştüğünde genç fideler zarar görmektedir. Bu nedenle kanola ekiminde geç kalınmamalıdır.
5. TOHUMLUK:
Ekolojik kanola tarımında tohumluğun önemi büyüktür. Sofralık bitkisel yağ üretiminde içeriğinde erusik asit ve küspesinde glukozonalat içermeyen kanola tohumluğu kullanılmalıdır. Çiftçiler kendi hasat ettikleri üründen kesinlikle tohumluk olarak ayırmamalıdır. Çünkü kanola bitkisi %50'lere varan ölçüde yabani hardal türleri ile melezlendiğinden ikinci yıl hasat edilen ürün tohumluk olarak ekildiğinde hasat edilen ürünün yağında erusik asit ve küspesinde glukozanalat oranı artacaktır. Her yıl kontrollü olarak üretilen sertifikalı tohumlukların üreticiler tarafından alınması gerekmektedir. Alınacak tohumluğun ekileceği bölgede denenmiş ve kış soğuklarına dayanıklı olması gerekmektedir. Ekilen kanola çeşidinin yağ oranı da %40'ın üzerinde olmalıdır.
a) Her yıl kanola üreticileri mutlaka sertifikalı yeni tohumluk ekmelidirler.
b) Ekilecek tohumlukların temiz, çimlenme oranı ve çıkış gücü yüksek olmalıdır.
c) Verim düşüklüğüne neden olmamak için, hastalık ve zararlılara dayanıklı kanola tohumluğu tercih edilmelidir.
d) Ekilecek tohumluklar tohumla geçen hastalılara karşı ilaçlanmalıdır.
6. EKİM ŞEKLİ:
Kanola ekimi yonca ekim makinesi gibi küçük tohumları ekebilen mekanik (şanzımanlı) ya da pnomatik mibzerlerle yapılabilir. Üreticiler gelişmiş hassas ekim makinelerini kullanarak, sıra arası, sıra üzeri ve ekim derinliğini kolaylıkla ayarlayabilirler. Bu tip gelişmiş ekim makineleri ile ekimde bir dekara kullanılan tohum miktarından önemli tasarruf sağlanmakta, bir dekara 400 gram yeterli olmaktadır ve düzgün bir çıkış elde edilmektedir.
Kanola ekiminde sıra arası mesafe 17-35 cm ve sıra üzerindeki bitkiler arasındaki mesafe ise toprak verimliliği ve yağış durumuna bağlı olarak 4-6 cm arasında olabilir. Ekim derinli 1.5 cm civarında olmalıdır. Aşırı sık ve derin ekimden kaçınılmalıdır. Derin ekimde çıkışlar mütecanis olmaz, geç kalır ve kışa iyice gelişmeden gireceğinden zarar görür. Sık ekim içinde aynı zayıf gelişme söz konusudur. Zayıf kök yapısına sahip kanola bitkileri kış soğuklarından önemli ölçüde zarar görmektedir (Şekil: 1).
Bazı gevşek yapıdaki topraklarda ekimden sonra merdane geçirilirse çıkış iyi olmaktadır.
7. BAKIM:
Normal zamanında yapılan ekimlerde kanola gür geliştiği için içerisinde yabancı ot barındırmaz (Resim: 1). Tarlada yabancı ot olarak hardal varsa kanola ekilmez. Çünkü ikisi de aynı familyadan olduğundan mücadelesi zordur ve daha sonra hasat edilecek kanola ürününe karışarak kaliteyi bozar. Ayrıca kanola bitkileri Nisan ayına kadar olan gelişme döneminde toprakta taban suyu yüksekliğine ve su tutmasına karşı çok hassas olduğundan yağışlı dönemlerde tarlada göllenme olursa hemen su tahliye edilmelidir.
8. GÜBRELEME:
Geleneksel tarımda en fazla azotlu ve fosforlu gübreler kullanılmaktadır. Söz konusu bu gübrelerin aşırı düzeyde ve bilinçsizce kullanımı sonucu yeraltı ve yer üstü tatlı su kaynaklarının nitrat içerikleri yükselmekte, akarsu, göl ve denizlerde ötrofikasyon meydana gelmektedir. Ayrıca kobalt, krom, bakır, demir, nikel, kurşun, çinko gibi ağır metaller tarım alanlarında kirletici etki yapmaktadır. Bu ağır metaller tarım topraklarını atmosferden gelen emisyonlar, aşırı bilinçsiz gübreleme, tarım ilaçları, ve organik atıklarla yoluyla kirletmektedir.
Ekolojik tarımda toprağın bünyesi, arazinin eğimi, taban suyu yüksekliği, yetiştirilecek bitkinin çeşidi dikkate alınarak bilinçli ve öncelikle toprağın organik madde kapsamını yeşil veya yanmış doğal gübrelerle koruyucu yönde hareket edilmelidir.
Ekolojik kanola tarımında doğru bir gübreleme yapılması için üreticilerin topraklarını analiz yaptırması şarttır. Kanola tarımında yeterli ve dengeli bir gübreleme için kuru ve sulu şartlarda uygulanabilecek gübre form ve dozlarının çeşitli seçenekleri aşağıda çizelge 3’ de belirtilmiştir. Fosforlu gübrelerin ekimden önce toprağa verilmesi, bitkiler tarafından ileri ki gelişme dönemlerinde kolay ve yeterli alınmasını sağlar. Azotlu gübrelerin kanola üretiminde ideal uygulanması üçe bölünerek yapılır. Birinci uygulamada üçte biri ekimden önce veya ekimle birlikte Amonyum sülfat (%21) formunda veya 18-46-0 ile 20-20-0 kompoze gübrelerinden birini kullanarak dekara 25 kg, ikinci uygulamada diğer üçte biri Mart ayı başında üre formunda 10 kg/da , son üçte birlik kısımda Mart ayı sonu veya Nisan ayı başında Amonyum nitrat (%26) formunda olmak üzere 15 kg/da hesabıyla tarlaya verilmesi uygundur. Kanola, yetişme döneminde kükürt besin maddesine diğer bitkilere göre daha fazla ihtiyaç duyduğundan toprakta kükürt noksanlığı varsa, sülfat formundaki gübrelerin kullanılmasında fayda vardır.
Çizelge 3. Kanola tarımında toprağa uygulanabilecek gübre form ve dozlarından bazı seçenekler.
Uygulama
Gübre Formu Zamanı Uygulanabilecek Miktarlar (kg/da)
1. Uygulamada Amonyum sülfat Ekimde 20 - 25
veya
18-46-0 gübreleri Ekimde 20 - 25
2. Uygulamada Üre Şubat sonu 8 - 10
Mart başı
3. Uygulamada Amonyum nitrat Mart sonu 14 - 15
Nisan başı
8.1. Kanola Tarımında Kullanabileceğimiz Gübre Çeşitleri:
8.2. Azotlu Gübreler:
Azotlu gübreler, Amonyum sülfat (%21 N), Üre (%46 N) ve Amonyum Nitrat (%26 N)’ tır. Bu gübrelerin tümü bitkinin ihtiyacı olan azotu sağlamalarına karşın özellikleri gereği toprak asitliğini nötrleştirmek için tuzlu veya alkali topraklarda Amonyum sülfat ekim öncesi veya ekimde tercih edilmeli, diğer nötr veya asit toprak karakterlerinde üre kullanılabilir. Amonyum nitrat gübresi İlkbaharda (çimene) uygulanabilir. Azotlu gübreler topraktan değişik yollarla kayba uğradığından her yıl mutlaka toprağa verilmesi gerekir.
Kanola tarımında, dekardan en yüksek dane verimi alabilmek için yapılan araştırmalar sonucunda saf madde olarak 12-14 kg/da arası azot yeterli olmaktadır. Yapılan araştırmalarda elde edilen sonuçların ekonomik analizi yapılarak gübreye verilen para ve tarladan alınan ürünün geliri olarak değerlendirilmektedir.
8.3. Fosforlu Gübreler:
Sadece fosfor içermesi yönünden en çok bilinen Triple Süperfosfat (%43 - %46 P2O5)’ tır. Eğer toprak analizi sonucu bu gübreye ihtiyaç duyulursa tamamı ekim öncesi toprağa verilip karıştırılmalıdır. Fosforlu gübrelerle toprağa verdiğimiz fosforun topraktan kaybı söz konusu değildir. Bu nedenle toprak analizi yaptırmadan her yıl gereksiz yere fosforlu gübre vermekten ve gereksiz masraftan kaçınılmalıdır.
8.4. Potasyumlu Gübreler:
Türkiye toprakları genelde potasyum açısından zenginse de toprak analizleri sonucunda kumsal topraklarda potasyum besin maddesinin az olduğu görülmektedir. Toprak analizleri sonucu tavsiye edilen potasyum gübresi çoğunlukla potasyum sülfat (%50 K2O) formunda ekim öncesi toprak altına yapılacak bir gübreleme ile karşılanır.
8.5. Kompoze Gübreler:
Kompoze gübreler azot, fosfor ve potasyumun belli oranlarda karıştırılmasından yapılmıştır. Trakya çiftçisi en çok 20:20:0, 18:46:0, 26:13:0 ve 15:15:15 kompoze gübrelerini kullanmaktadır. Burada birinci rakam azot, ikinci rakam fosfor, üçüncü rakam ise potasyum miktarını göstermektedir. Özellikle kanola tarımında toprağımızın fosfora ihtiyacı varsa 18-46:0 gübresi ekim öncesi veya ekimle birlikte dekara 25 kg hesabıyla kullanılabilir. Burada şunu belirtmekte yarar var, her yıl kompoze gübrelerin bazı çiftçiler tarafından sürekli kullanılması sonucu Trakya’da tarla topraklarında fosfor fazlalığı söz konusudur. Bu nedenle toprak analizi sonucunda fosfora ihtiyaç yoksa kompoze gübreler yerine diğer azotlu gübrelerden uygun olanının kullanılması daha ekonomik ve verimli olur.
8.6. Organik Gübreler:
Ekolojik tarımda organik gübrelerden yanmış çiftlik gübresi, kompost, fiğ ile yeşil gübreleme toprakta ayrışarak besin maddelerini, toprağın su tutma kabiliyetini artırır ve erozyonu azaltarak toprağın verimliliğini koruyarak sürdürülebilir tarımın yapılmasını sağlar. Dikkat edilecek en önemli konu, özellikle organik çiftlik gübresi çevreyi kirletmeden depolanmalı ve insan dışkıları ve kanalizasyon atıkları kesinlikle gübrelemede kullanılmamalıdır. Organik atıklardan ağır metaller ve nitrat sızmasının yer altı ve yer üstü sularıyla tarım alanlarını kirletmesi mutlaka önlenmelidir.
8.7. Yaprak Gübreleri:
Yaprak gübreleri, son yıllarda ülkemizde de kullanılmaya başlanmıştır. Yaprak gübreleri içerisinde bir veya birden fazla besin maddesi elementi bulunmaktadır. Eğer tarla toprağında taban suyu, su kusması nedeniyle yüksek ve iklimde serin ise soğuk toprak şartlarına bağlı olarak azot, fosfor, çinko gibi herhangi bir besin maddesinin noksanlığı görülebilir. Söz konusu bu besin maddelerinin kanola kökleri ile alımı stres şartlarında zor olacağından, doğal olarak oluşacak bitki besin maddeleri noksanlığı nedeniyle gelişme geriliği, yaprak renklerinde morarma, kahverengileşme ve sararmalar (klorozis) görülebilir. Özellikle bu sorunlar Trakya’da serin geçen Mart ayında ortaya çıkabilmektedir. Eğer kök hastalığı değilse bu sorun, büyük ihtimalle mikro besin maddesi noksanlığıdır. İşte bu şekilde besin maddesi noksanlığından emin olunan kanola tarlalarına, serbest piyasadan Bakanlık kullanım iznine sahip ihtiyaç duyulan besin maddesi noksanlığını karşılayacak yaprak gübreleri temin edilerek, kullanma talimatına göre doğru oranda su ile karıştırılarak uygun bir pülvarizatörle verilmelidir.
Yaprak gübrelerini tek başına, kanola tarımında ekim öncesi veya ilkbaharda kullanılan mineral gübrelere alternatif olarak kullanılması dekardan istenen verim artışını sağlamaz. Unutulmamalıdır ki bitkinin esas besin maddesi, su alma ve toprakta dik durmasını sağlayan kökleridir. Dolayısıyla bitki doğal olarak topraktan normal bir şekilde besin maddelerini alabilir. Ancak toprakta bitki besin maddesi yoksa, iklim ve toprak şartları nedeniyle bitki besin maddesi alınamıyorsa fotosentez organı olan yapraktan bitkiye zorunlu olarak yaprak gübreleri kanalıyla noksan olan besin maddesi verilebilir. Bu şekilde bilinçli gübreleme çiftçilere önemli oranda ekonomik kazançlar sağlayabilir.
9. EKİM NÖBETİ (MÜNAVEBE):
Tarım topraklarının üretim gücünün ve sağlığının korunması, ilaçlara bağımlılığın azaltılması ve üretilen ayçiçeği bitkisinin sağlığı için ekim nöbeti uygulanmalıdır. Tarım yapılan alanlarda aynı bitkinin aynı tarlaya üst üste ekilmesi toprağın fakirleşmesine ve o bitkinin hastalıklarının artmasına neden olmaktadır. Bu nedenle kanola tarımından yüksek verim alabilmek için mutlaka ekim nöbeti planlaması yapılmalıdır.
Ekolojik kanola tarımında ekim nöbeti planlamasında dikkat edilecek esaslar:
- Kanolanın toprakta azot depolama özelliliği olan baklagillerle ekim nöbetine girmesi,
- Yüzeysel köklü bitkilerle ekim nöbetine girmesi (hububat, pırasa, marul, soğan),
- Az su tüketen hububat gibi bitkilerle ekim nöbetine girmesi,
- Toprağı temizleyen bezelye, soya, fasulye ile ekim nöbetine girmesi,
- Monokültür üretimden kaçınılması,
- Münavebe planında yer alan bitkiler toprağın verimlilik özelliklerini dengelemeli,
Kanolanın gireceği bazı münavebe modelleri şu şekilde olabilir:
1. Model: Soya Fasulyesi + Kanola + Buğday + Mısır
2. Model: Buğday + Kanola + Baklagil + Ayçiçeği
3. Model: Pamuk + Kanola + Şeker pancarı + Kavun-karpuz
4. Model Ayçiçeği + Kanola + Buğday
10. KANOLA TARIMINDA YABANCI OT MÜCADELESİ:
Ekolojik tarımda bitki koruma ile esaslar göz önünde bulundurulmalardır. Yabancı ot mücadelesinde mekanik, kültürel yöntemlerin yanında çevre dostu olan doğayı kirletmeyen kimyasallar kullanılabilir. Bu esaslar doğaya zarar vermeyen bir üretim sistemini sağlar. Sürdürülebilir tarımda bu ilkelerden hareket etmektedir. Söz konusu ilkeler şunlardır;
- Ekolojik tarımın toprağı canlı bir varlık kabul etmesi ve üretimin her kademesinde toprağın korunması,
- Sentetik kimyasallar ile, doğaya yabancı maddelerin kullanılmaması,
- Stres koşulları, hastalık ve zararlılara dayanıklı istikrarlı çeşitlerin seçilmesi,
- Düşük enerji kullanılması,
- Aşırı pestisit, herbisit, gübre, hormon kullanımının bırakılması,
- Toprak sağlığı, ekim nöbeti, dayanıklı çeşitler, uygun bitki sıklığı uygulanması,
- 18.12.1994 gün ve 22145 sayılı Resmi gazetede yayınlanan bitki koruma maddeleri listesine uyulması gerekir.
Yabancı ot mücadelesi kanolanın ilk yetişme devresinin ilk ayında çok önem taşır ve yapılması % 20-30 oranında daha fazla verim alınmasını sağlayabilir. Hızlı gelişme yeteneğine sahip yabancı otlar özellikle ilk gelişme devresinde faydalı tarla alanını kaplayarak kanola bitkisinin gelişmesini engelleyerek ve bitki besin maddelerine ortak olarak önemli oranda zarar yaparlar. Kanola bitkisi 30-40 cm boyunda olduğunda gür gelişip, gölge yaparak diğer yabancı otların gelişmesi büyük ölçüde engellemektedir.
Yabancı ot mücadelesi kültürel tedbirlerle, mekanik yollarla ve kimyasal yöntemlerle yapılmaktadır.
10.1. Kültürel Yabancı Ot Mücadelesi:
- Ekimde yabancı ot tohumu bulundurmayan temiz tohumluk kullanılmalıdır.
- Mümkün olduğunca ekim nöbeti yapılmalıdır.
- Rizomlarla vegetatif olarak büyüyüp gelişen ayrık gibi otların toprak işlemesi sırasında kullanılan aletlerle bir tarladan başka bir tarlaya taşınması engellenmelidir.
- Tarla sınırlarındaki yabancı otlar ile de mücadele edilmelidir.
10.2. Kimyasal Yolla Yabancı Ot Mücadelesi:
- Kanola tarımında en ekonomik yabancı ot mücadelesi yabancı ot ilaçları ile yapılır. Kimyasal yabancı ot ilaçları kullanımında aşırı ilaç kullanımından kaçınıp, çevre dostu doğru ilacı, doğru zamanda, gereken dozda ve ayarlı uygun basınçta ilaçlama başlıklarına sahip pülvarizatörle yeterli suyla (30-40 litre/da), rüzgarsız, güneşin etkili olmadığı sabah ve akşam saatlerinde yapılmasına dikkat edilmelidir.
- Kimyasal mücadelede tarlada görülen yabancı ot türlerine göre seçilen ilaçlar kullanım özelliklerine göre ekim öncesi, ekim sonrası veya çıkış sonrası uygulanabilir.
- Kanola tarımında ekim öncesi trifluralin etkili maddeli yabancı ot ilaçları 150 cc/da ölçüsünde pülvarizatörle toprağa uygulanıp goble disk veya diskaro ile 10-12 cm derinliğe iyice karıştırılsa etkili bir yabancı ot kontrolü sağlamaktadır.
- Ekim sonrası çıkış öncesi kullanılan yabancı ot ilaçları tarla yüzeyine atılır ve toprağa karıştırılmaz.
- Çıkış sonrası kullanılan ilaçlarının, yabancı otların 2-4 yaprak olduğu küçük dönemde kullanılması çok etkili olmaktadır. Uygulamada geç kalınırsa kanola bitkilerine zarar verebileceği gibi yabancı otlar da iyi kontrol edilemez.
11. KANOLA HASTALIK VE ZARARLILARI:
Kanolanın önemli zararlıları toprak pireleri, tarla salyongozu, kanola sap hortumlu böceği, lahana böceği ve yaprak bitidir. Özellikle Trakya'da bazı lokasyonlarda lahana böceği zararı fazladır (Resim: 2).
Lahana böceği yaprakların öz suyunu emerek beyazlama yapmakta ve önemli verim kayıplarına neden olmaktadır. Bu zararlı ile ilaçlı mücadele yapılmalıdır.
Kanolanın önemli hastalıkları ise mildiyö, kolza kök uru, kurşuni küftür. Trakya'da kanola yetiştiriciliğinde hastalıklar çok görülmemektedir.
12. KANOLADA TOHUM BAĞLAMA:
Kanola çiçeklenme döneminde tozlanma (döllenme) için çeşidin kendine tozlanmasının az veya çok olmasına bağlı olarak bal arılarına ihtiyaç duyar. Bu nedenle çiçeklenme dönemindeki süre de kanola üretim tarlaları yakınında arı kovanı bulunması harnuplarda (kapsüllerde) döllenme, dane tutmayı artırır. Çiçeklenme ve döllenme bitkide alttan yukarı doğru olmaktadır. Nisan ve Mayıs aylarında çiçek açan kanola bal arılarına bol miktarda çiçek tozu sağlamaktadır (Resim 3:).
13. HASAT VE DEPOLAMA:
Kanola, havaların sıcak veya yağışlı gitmesine ve çeşitin erkenciliğine bağlı olarak çiçeklenmeden 40 ile 50 gün sonra hasat olumuna gelir. Trakya'da 10 Haziran, Akdenizde 10 Mayıstan itibaren Kanola hasadı yapılabilmektedir. Kanola hasat olumuna geldiğinde bitkilerin sap, yaprak ve kapsülleri tamamen kuruyup sararır. Kapsüllerin içindeki tohumlar kahverengine dönüşmüşse hasat zamanı gelmiş demektir. Tohumdaki hasat rutubeti %10-12 düzeyinde olabilir..
Kanola bitkisinde olgunlaşma aşağıdan yukarı doğrudur. Hasatta bitkilerin tam olgunlaşması beklenirse alt kapsüllerde çatlama ve dökülmeler görülür. Erken hasatta ise üst kapsüller tam olgunlaşmadığından hasat kaybı olur. Kanola daneleri çok küçük olduğundan hasata başlamadan önce biçerdöverin ayarları çok iyi yapılmalıdır. Hasatta kayıpları azaltmak için uygun silindir hızı (250-350 devir/dakika), batör-kontrobatör açıklığı, vantilatör, elek ayarları yapılmalıdır. Hasatta biçer döverin ön tablası ayarlı olmalı ve uygun yükseklikten zamanında hasat yapılmalıdır. Fazla yüksekten hasat yarı yatık bitkilerin biçerdöverin ön tablasına alınmasını önleyerek verim kaybına neden olabilir. Dekardan alınan verim ekilen çeşidin verim gücüne ve toprak verimliliği ile iklim koşullarına bağlı olarak 200-350 kg/da arasıdır (Resim: 4).
Emniyetli bir depolama için danelerin rutubeti % 9'u geçmemelidir ve ürün içersinde yaş ot tohumları ve bitki parçaları olmamalıdır. Kanola, kuru ambarlarda depolanmalıdır, aksi halde çok çabuk kızışma olur ve küflenir.
14. SONUÇ:
Sonuç olarak kanola tarımında çiftçilerimiz birim alandan yeterli kazanç elde etmeleri aşağıda belirtilen yetiştirme tekniği esaslarını tam olarak uygulamalarına bağlıdır.
· İyi, mütecanis, keseksiz bir tohum yatağı hazırlığı,
· Her yıl sertifikalı yeni tohumluk kullanılması,
· Zamanında, uygun ekim makinesi ile ekim,
· Ekimden sonra merdane çekilmesi,
· Yabancı ot için zamanında bilinçli bir mücadele,
· Tohum dökümüne fırsat vermeden zamanında hasat,
· Depolamada tane rutubetin % 9’ın altında olması gerekir.
Kanola tarımı konusunda daha geniş teknik bilgi almak isteyenler en yakın Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı Araştırma Enstitüleri ile Tarım İl ve İlçe Müdürlüklerine başvurdukları takdirde kendilerine yardımcı olunacaktır. ÜRÜNÜNÜZ BOL VE KAZANCINIZ BEREKETLİ OLSUN!
YARARLANILAN KAYNAKLAR:
Algan, N., 1991. “Çukurova Bölgesinde Kışlık 2.Ürün Olarak Yetiştirilebilecek Bazı Yemlik
Kolza (B.nappus ssp.rapifiera) Çeşitlerinin Verim ve Diğer Bazı Özellikleri Üzerine
Araştırmalar”. 1.Çukurova Tarım Kongresi 9-11 Ocak 1991, Adana.
Algan, N:, 1990. “Kanola Tarımında Çeşit Sorunu ve Agroteknik Yöntemler”, TOKB Ege
Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, Menemen, İzmir.
Arnaud, F., 1989. “L’evoution des surfaces et des varietes de colza en France” Colza d’hiver
1989/90, France.
Atakişi, İ.K, 1991. “Yağ Bitkileri Yetiştirme ve Islahı”, T.Ü Tekirdağ Ziraat Fakültesi Yayın
No: 148, Ders Kitabı No : 10, Tekirdağ.
DİE, Çeşitli Yıllar, “Tarımsal Yapı ve Üretim” Ankara.
İnan, İ.H., Gaytancıoğlu, O., 1996. “Türkiye’de Ayçiçeği Tarımı ve Bitkisel Yağ Sanayiinin
Ekonomik Yapısı”T.Ü Tekirdağ Ziraat Fakültesi Dergisi Cilt 4, Tekirdağ
Süzer, S. 2001. Kanola Tarımı. Marmara'da TARIM. Yayın No: 77-78:38-43.
Süzer, S. 2001. Destek Kapsamına Alınan Kanola Tarımı. CİNETARIM,Yıl:5, Sayı:38:38-9.
Öğütçü, Z. Ve Ö. Kolsarıcı, 1979. Kolzanın Yetiştirme Tekniği ve Islahı.
Kroeze, H.F, 1987. “Dünyadaki Bitkisel Yağ Üretimi”, Tebliğler ve Panel, İ.K.V Yayınları,
İstanbul Matbaası, s.21-28, İstanbul.
Oil Word, 1995. “The 95/96 Outlook for Rapeseed” Oıl Word Annual 1995, s.36-37,
Almanya.
Sezgin. S. ve N. Yıldız., 1992. Yağ Bitkisi Olarak Kanolanın Önemi ve Çukurova Tarım
İşletmesi Müdürlüğünde Kanola Tarımı. TİGEM. Yıl:7, Sayı:37:13-19.
Shahidi, F., 1990. Rapeseed and Canola :Global Production and Distibution Chapter 1, Grain
Research Laboratory Quality of Canadian and Flaxseed Cargoes.1989-1990 Crop
Yearcargo Bulletin, No.260, Canada.